BİR HARF
“Bana bir harf
öğretenin kırk yıl kölesi olurum.”
Tahmin ederim ki bu vecizeyi duymuşsunuzdur ve Hz. Ali’ye atfedildiğinin
biliyorsunuzdur. Evet Hz. Ali bir ilim deryasıdır öyle ki peygamberimiz bir
hadisinde “Ben ilmin şehriyim Ali de kapısıdır.” buyurmuştur. Bu sözden iki
mana çıkmaktadır. Birincisi peygamberimiz en büyük ve en doğru ilme kendisinin
sahip olduğunu belirterek Hz Ali’ye aşırı muhabbet besleyenlerin asırlar
sonraki hatasını göstermiştir. İkincisi ise madem peygamber efendimiz ilmin
şehri, Ali de kapısı o zaman o ilim şehrine girmenin yolu Ali kapısından
geçmekle mümkün olur. Peygamberimiz başka kapı da belirtmediğine göre o kapıdan
başka kapı da yoktur. O kapı haricinde şehre ulaşmak isteyenler veya ulaştım
diyenler ancak rüyadadırlar. Bu yüzdendir ki Hazreti Ali şahı velayettir, yani
gelmiş geçmiş evliyaların piridir, başıdır. Hakiki ilimler onunla yol bulmuş ve
insanoğluna hediye edilmiştir.
Şimdi yazının en başına dönelim: Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi
olurum vecizesiyle Hz Alinin nasıl bir alim olduğunu ve ilme nasıl değer
verdiğini küçüklüğümden beri duymaktayım. Geçmişten beri Hz Ali için, O ne
büyük bir alim ki bir harf için kırk yıl köle oluyor, diye aklımda bir figür
oluşur ve O’na imrenirdim. Ben bugüne kadar sadece böyle düşünmüştüm.
Bilmiyorum herkes de sadece benim gibi mi düşündü ama bugün bu vecizeyi çok
farklı gördüm veya çok farklı baktım. Acaba Hz Ali “bir harf ” derken ne demek istiyordu? Neyi kastediyordu? Acaba
herhangi bir harf mi? Yoksa belli olan bir harf mi? Evvelki mana geçerli olsa
da madem Hz Ali evliyaların şahıdır, madem O ilmin kapısıdır, bunda bir kasıt
olmalı diye düşündüm. Eğer bir insan hem ilmin kapısı hem velilerin,
evliyaların şahı ise Ona gizli ilimler de verilmiştir, ta ki büyüklüğü ortaya
çıksın. O halde “bir harf ” ten kasıt herhangi bir harf değil belki bir özelliği
olan, sırlı bir harf. O öyle bir harf olmalı ki Hz Ali gibi bir büyük alimin merakına
değsin çünkü onu öğrenmek istiyor. O halde Hz Ali bu sözüyle harflerin en
değerlisi ve en bilinmezi olan harf-i
mukatta’ya bakıyor, yani kuranda bazı sure başlarında bulunan gizli
harflere. Önceden Hz. Ali gibi bu kadar büyük bir zat neden basit bir harfin
kölesi olsun ki diye düşünmeden edemezdim. Meğerki o harf ezeli ve ebedi olan
ve bütün ilimlerin kaynağı ve hayatı veren Allah’ın kitabında yazan ve esrarı
çözülemeyen bir harf ola. Peki madem o harf gizli harflerden biri, ama hangisi?
Diye sormadan edemiyorum kendime. Peki sizce hangisi? Yoksa o “bir
harf ” Hz. Ali’nin Allah dostu velilerin başı olduğu gibi harflerin başı
olan ve hem “bir ” hem de “harf ” olan “elif ” olmasın! Muhtemel…