17 Haziran 2012 Pazar

Makale


                                                     BİR HARF


                                  “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum.”
Tahmin ederim ki bu vecizeyi duymuşsunuzdur ve Hz. Ali’ye atfedildiğinin biliyorsunuzdur. Evet Hz. Ali bir ilim deryasıdır öyle ki peygamberimiz bir hadisinde  “Ben ilmin şehriyim Ali de kapısıdır.” buyurmuştur. Bu sözden iki mana çıkmaktadır. Birincisi peygamberimiz en büyük ve en doğru ilme kendisinin sahip olduğunu belirterek Hz Ali’ye aşırı muhabbet besleyenlerin asırlar sonraki hatasını göstermiştir. İkincisi ise madem peygamber efendimiz ilmin şehri, Ali de kapısı o zaman o ilim şehrine girmenin yolu Ali kapısından geçmekle mümkün olur. Peygamberimiz başka kapı da belirtmediğine göre o kapıdan başka kapı da yoktur. O kapı haricinde şehre ulaşmak isteyenler veya ulaştım diyenler ancak rüyadadırlar. Bu yüzdendir ki Hazreti Ali şahı velayettir, yani gelmiş geçmiş evliyaların piridir, başıdır. Hakiki ilimler onunla yol bulmuş ve insanoğluna hediye edilmiştir.
Şimdi yazının en başına dönelim: Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum vecizesiyle Hz Alinin nasıl bir alim olduğunu ve ilme nasıl değer verdiğini küçüklüğümden beri duymaktayım. Geçmişten beri Hz Ali için, O ne büyük bir alim ki bir harf için kırk yıl köle oluyor, diye aklımda bir figür oluşur ve O’na imrenirdim. Ben bugüne kadar sadece böyle düşünmüştüm. Bilmiyorum herkes de sadece benim gibi mi düşündü ama bugün bu vecizeyi çok farklı gördüm veya çok farklı baktım. Acaba Hz Ali “bir harf ” derken ne demek istiyordu? Neyi kastediyordu? Acaba herhangi bir harf mi? Yoksa belli olan bir harf mi? Evvelki mana geçerli olsa da madem Hz Ali evliyaların şahıdır, madem O ilmin kapısıdır, bunda bir kasıt olmalı diye düşündüm. Eğer bir insan hem ilmin kapısı hem velilerin, evliyaların şahı ise Ona gizli ilimler de verilmiştir, ta ki büyüklüğü ortaya çıksın.  O halde “bir harf ” ten kasıt herhangi bir harf değil belki bir özelliği olan, sırlı bir harf. O öyle bir harf olmalı ki Hz Ali gibi bir büyük alimin merakına değsin çünkü onu öğrenmek istiyor. O halde Hz Ali bu sözüyle harflerin en değerlisi ve en bilinmezi olan harf-i mukatta’ya bakıyor, yani kuranda bazı sure başlarında bulunan gizli harflere. Önceden Hz. Ali gibi bu kadar büyük bir zat neden basit bir harfin kölesi olsun ki diye düşünmeden edemezdim. Meğerki o harf ezeli ve ebedi olan ve bütün ilimlerin kaynağı ve hayatı veren Allah’ın kitabında yazan ve esrarı çözülemeyen bir harf ola. Peki madem o harf gizli harflerden biri, ama hangisi? Diye sormadan edemiyorum kendime. Peki sizce hangisi?  Yoksa o “bir harf ” Hz. Ali’nin Allah dostu velilerin başı olduğu gibi harflerin başı olan ve hem “bir ” hem de “harf ” olan “elif ” olmasın! Muhtemel…

29 Mayıs 2012 Salı

                                               HASSAS DENGE
        Kainatın kurulu düzeni karşısında kozmografya şaşıp kalarak bu düzeni tam aksine bir "kaos" olarak tanımladılar. Çünkü bir yaratıcıyı tanımadıklarından büyük kuvvetlerin hassas dengesi altında ezilmekten başka yol bulamadılar. halbuki her şeye gücü yeten ve kudretinde noksan bulunmayan bir yaratıcıyı tanısaydılar "büyük düzene" "büyük kaos" demeyecektiler. Nasıl ki,çok hassas dişleri ve çok ölçülü büyüklükleri olan dişli çarklarla çalışan dakik bir saate "rastgele çalışan, intizamsız bir saat" denilemiyorsa; şu saatten çok daha büyük, çok daha düzenli ve hesap gerektiren, büyük kuvvetler altında idare edilen şu kainata başıboş, düzensiz nasıl denilebilir. Ey kozmografyacı madem bu büyük kuvvetler hesap defterine sığmadı, bari şu büyük kainatın büyük ustasını yoklukla itham edip Ona dil uzatma. Basit bir dünyevi  mühendislik hesabında % 10' luk sapma makul görülürken, dünya dışı hesapta böyle bir sapmayla belki koca bir samanyolu galaksisini silersin. Çünkü bize göre büyük, güneşe göre çok küçük şu dünyamız güneş sisteminin yalnızca %1'ini oluşturmakta. Demek ki iki kutuplu şu dünyanın tartısıyla hadsiz kutuplara sahip güneş ve diğer yıldızları tartamazsın. Fakat dikkat et ki! şu kainatın ustası elektronu, atom çekirdeğine ne ile bağladı ve hangi hesapla döndürüyorsa, aynı bağlantı ve aynı hesap ile gezegenleri güneşe bağlamış, onun etrafında döndürüyor. 
       Her yeni gelen bir öncekinin kusurlarını bulurken, Einstein Newton'u ağlatırken nerede kaldı ilminiz. Hani "hiçbir şey yoktan var olmaz, var iken yok olmaz" dı. Elbette her yeni gelişme bir ve tek olan Yaratıcının varlığına yeni bir delil olacaktır.

19 Mayıs 2012 Cumartesi

HZ. ALİ’DEN ÇAĞLARA UZANAN SÖZLER


  • Allah’ın kulları! Zaman, geçenlerin üzerinden geçtiği gibi kalanların üzerinden de geçer. Ondan kaçan geri dönmez. Onda olan, ebedi kalmaz. Son yaptıkları ilkleri gibidir.


  • Dikkat edin! Ahret için yaratılan, dünyayı ne yapsın? Yakında kendisinden zorla alınacak, kendine sadece sorumluluğu ve hesabı kalacak kişi, malı ne yapsın?


  • Ey işiten! Sarhoşluğundan ayılarak kendine gel! Gafletinden uyan! Aceleni azalt! Düşünceyi gerekli ve kaçınılmaz olan ümmi peygamber’in(s) diliyle sana gelene yoğunlaştır! Bunu bırakıp başka şeye yönelen kimseye muhalefet et! Onu ve kendisi için razı olduğu şeyi bırak! Öğünmeyi terk et; kibri at. Mezarını hatırla; zira gidiş yolun onun üzerindedir. Karşılık verdiğin gibi karşılık görürsün; ektiğini biçersin. Bugün ahret için önden gönderdiğin şeye, yarın sen yöneleceksin. Geçmişini hazırla! Bugün ahret için önceden Salih ameller gönder! Ey işiten, endişelen, endişelen! Ey gafil, ciddiyet, ciddiyet!

         “Sana her şeyden haberi olan gibi hiç kimse haber veremez.” Fatır,35/14